aytug.atici@gmail.com
ANASAYFA
(current)
HAKKIMDA
(current)
ETKİNLİKLER
KÖPRÜ
2011.pdf
Temmuz - Ağustos
Eylül
Ekim
Kasım
Aralık
2012.pdf
Ocak
Şubat
Mart
Nisan
Mayıs
Haziran
Temmuz
Ağustos
Eylül
Ekim
Kasım
Aralık
2013.pdf
Ocak
Şubat
Mart
Nisan
Mayıs
Haziran
Temmuz
Ağustos
Eylül
Ekim
Kasım
Aralık
2014.pdf
Ocak
Şubat
Mart
Nisan
Mayıs
Haziran
Temmuz
Ağustos
Eylül
Ekim
Kasım
Aralık
2015.pdf
Ocak
Şubat
Mart
Nisan
Haziran
Temmuz
Ağustos
Eylül
Ekim
Kasım
Aralık
2016.pdf
Ocak
Şubat
Mart
Nisan
Mayıs
Haziran
Temmuz
Ağustos
Eylül
Ekim
Kasım
Aralık
2017.pdf
Ocak
Şubat
Mart
Nisan
Mayıs
Haziran
Temmuz
Ağustos
Eylül
Ekim
Kasım
Aralık
2018.pdf
Ocak
Şubat
Özel Raporlar.pdf
Cezaevinde Çocuk Olmak
CHP Tüzük Değişiklikleri İçin Öneriler
Reform Hareketi Manifestosu .pdf
Reform Hareketi Manifestosu
CHP Genel Merkezimizin Soruları Çerçevesinde Parti Programı İle İlgili Önerilerim (Aytuğ Atıcı).pdf
RAPORLAR
2011
Temmuz - Ağustos
Eylül
Ekim
Kasım
Aralık
2012
Ocak
Şubat
Mart
Nisan
Mayıs
Haziran
Temmuz
Ağustos
Eylül
Ekim
Kasım
Aralık
2013
Ocak
Şubat
Mart
Nisan
Mayıs
Haziran
Temmuz
Ağustos
Eylül
Ekim
Kasım
Aralık
2014
Ocak
Şubat
Mart
Nisan
Mayıs
Haziran
Temmuz
Ağustos
Eylül
Ekim
Kasım
Aralık
2015
Ocak
Şubat
Mart
Nisan
Haziran
Temmuz
Ağustos
Eylül
Ekim
Kasım
Aralık
2016
Ocak
Şubat
Mart
Nisan
Mayıs
Haziran
Temmuz
Ağustos
Eylül
Ekim
Kasım
Aralık
2017
Ocak
Şubat
Mart
Nisan
Mayıs
Haziran
Temmuz
Ağustos
Eylül
Ekim
Kasım
Aralık
2018
Ocak
Şubat
Özel Raporlar
Cezaevinde Çocuk Olmak
CHP Tüzük Değişiklikleri İçin Öneriler
Reform Hareketi Manifestosu
Reform Hareketi Manifestosu
CHP Genel Merkezimizin Soruları Çerçevesinde Parti Programı İle İlgili Önerilerim (Aytuğ Atıcı)
PROGRAM
17 Eylül
18 Eylül
19 Eylül
20 Eylül
21 Eylül
22 Eylül / TV Programı
27 Eylül
28 Eylül
29 Eylül
1 Ekim
2 Ekim
4 Ekim
5 Ekim
6 Ekim
8 Ekim
9 Ekim
11 Ekim
12 Ekim
13 Ekim / Canlı Yayın
12 Ekim
18 Ekim
18 Ekim / Canlı Yayın
19 Ekim
20 Ekim / TV Programı
21 Ekim / TV Programı
24 Ekim
26 Ekim
29 Ekim
30 Ekim
1 Kasım
2 Kasım
7 Kasım
8 Kasım
13 Kasım Salı
21 Kasım Çarşamba
TGRT Televizyonunda Türkiye'nin Sıcak Gündemi ve Yerel Seçimleri konuşacağız
26 Kasım Pazartesi
28 Kasım Çarşamba
29 Kasım Perşembe
KRT TV / 4 Aralık Salı
Haber Global / 4 Aralık Salı
7 Aralık Cuma / MUT
8 Aralık Cumartesi / TARSUS
10 Aralık Pazartesi / ERDEMLİ
11 Aralık Salı / AKDENİZ - MERSİN
24 Aralık Pazartesi
25 Aralık Salı / Silifke
27 Aralık Perşembe / Tarsus
2 Mart Pazartesi
3 Mart Salı
3 Mart Salı
5 Mart Perşembe
6 Mart Cuma
9 Mart Pazartesi
10 Mart Salı
11 Mart Çarşamba
PROJELER
CHP GENEL BAŞKAN ADAY ADAYLIĞI PROJELERİ
MERSİN BÜYÜKŞEHİR BELEDİYE BAŞKAN ADAY ADAYLIĞI PROJELERİ
MAL BEYANI
25. Dönem Mv. Mal Beyanı
26. Dönem Mv. Mal Beyanı
2015 Ocak Mal Beyanı
2011 Haziran Mal Beyanı
KİTAPLAR
MANİFESTOLAR
CHP GENEL BAŞKAN ADAY ADAYLIĞI MANİFESTOSU
MERSİN BÜYÜKŞEHİR BELEDİYE BAŞKAN ADAY ADAYLIĞI SEÇİM MANİFESTOSU
VİDEO
İLETİŞİM
TERÖRLE DANS EDENLER
Aytuğ Atıcı
30.11.2022
1984 yılından bu yana PKK terör örgütü ile mücadele ediyoruz. Çoğunlukla benzer şeyleri yapıyor ve doğal olarak benzer sonuçlar alıyoruz. Bu mücadeleden kârlı çıkan sadece terörle dans eden emperyalist ülkelerdir. Hem teröristlere hem de onlarla mücadele edenlere silah satıp kâr eden, ülkeleri zayıflatıp gerilemesine/parçalanmasına yol açan, sonra da yer altı ve yer üstü zenginliklere çöken, her seferinde benzer şeyler yapıp kendilerince kârlı çıkan emperyalistler maalesef hep kazanıyorlar.
Buraya kadar yazdıklarımı herkes biliyordur sanırım.
Peki, bu oyunu bozmak mümkün mü?
Kocaman bir EVET!
Neye ihtiyacımız var?
Ülkesini ve milletini koltuğundan daha çok seven siyasetçilere…
Yakın tarihimizde örnekleri var mı? Evet!
Milletimiz, 1974 yılında ABD’nin her türlü baskısına karşı Kıbrıs’a Barış Harekâtı düzenlenmesini sağlayan hükûmetin başbakanı olan Bülent Ecevit’e 1977 seçimlerinde yaşamı boyunca aldığı en yüksek oyu (%41.38) hediye etmişti. Burada kararlılık ve millete güven başarı getirmiş, sonuçta Türkiye kazanmıştı.
Terör örgütü elebaşı Öcalan’ın yakalanarak Türkiye’ye getirildiği 1999 yılında Ecevit yine başbakandı ve olaydan sonraki ilk seçimde milletimiz Ecevit’in DSP’sini yine birinci parti yaparak ödüllendirmişti. Burada da diplomasi ve kararlılık başarı getirmiş, yine kazanan Türkiye olmuştu.
Her iki örnekte de görüldüğü üzere siyasetçi koltuğunu ülkesi için riske ettiğinde milletimiz mutlaka ödüllendiriyor.
Öcalan yakalandıktan sonra, yani güvenlikçi yöntemler ve diplomasi birlikte devreye sokularak PKK terörünün beli kırılmış, şehit sayımız 2000 yılında 29’a, 2001 yılında 20’ye ve 2002 yılında yani AKP’nin ülke yönetimini devraldığı yılda 7’ye düşmüştü. Daha önceki yıllarda ise şehit sayımız yüzlerle ifade ediliyordu. Doğru siyasi kararlar verildiğinde Türk Silahlı Kuvvetlerinin büyük başarı öyküleri yazdığı görmezden gelinemez. AKP’li yıllarda ise Sadece PKK değil, İŞİD, FETÖ ve birçok terör örgütü ve yapılarıyla mücadele eder olduk ve şehit sayımız maalesef hızla arttı.
Amacım şehitlerimizin sayılarını yarıştırmak değil, ya da terör üzerinden iç siyaset yapmak asla değil! Denenmiş yöntemler ortadayken hükûmetin diplomasiye neden yeterince önem vermediğini anlamakta zorlanıyorum.
Hükûmetin Mavi Vatan’da deniz yetki alanlarımızı (münhasır ekonomik bölge, kıta sahanlığı, kara sularımız) korumaya çalışması doğrudur. Rusya’nın Ukrayna’ya saldırması karşısında Ukrayna’nın yanında yer alıp, Rusya ile de ilişkilerin kesilmemesi doğru bir yaklaşımdır. Burada Türk dış işleri aklı devreye girmiş ve doğru kararlar alınmıştır. Aynı dış işleri aklı neden yakın geçmişte Suriye, Libya, İsrail ve Mısır ile ilişkilerde kendini gösteremedi? Yıllardır önermemize ve zorlamamıza rağmen terörün belini kırmak üzere neden bu ülkelerle üst düzey diplomatik ilişki kurulmadı? Neden büyükelçiler atanmadı? Neden doğrudan görüşmeler yıllarca yapılmadı?
Esad 2011 yılında “Ben ülkemin kuzeyini koruyamıyorum, Türkiye’nin bize yardım etmesini diliyorum” dediğinde neden hükûmet “Önce Esad/Esed gidecek” inatçılığı yaparak terörle mücadelede tarihi fırsatları kaçırdı? Mezhepsel/inançsal farklılıklar ve bunların iç politikaya olası etkileri hükûmeti bu şekilde davranmaya itmiş olabilir mi?
Tüm bu yanlışlardan kârlı çıkan emperyalistler, zararlı çıkan ise Türkiye ve çevremizdeki mazlum halklar oldu! Biz Suriye’ye yardım eli uzatmayınca Rusya geldi ve oraya yerleşti.
“Esad’ın eli kanlı” diyen hükûmet yetkilileri, emperyalist ülkelerin bazı yöneticilerinin ellerinde daha az kan olduğunu düşündükleri için mi onların ellerini sıkmak için can atıyorlar acaba?
Şimdilerde hükûmetin Mısır, Suriye, Libya ve İsrail’le görüşmeler başlattığını ya da başlatmak üzere olduğunu okuyoruz. Bu davranış doğrudur. Ancak neden yıllarca yapılmadığını hükûmetin bizlere anlatması gerekmez mi?
Geçmişte bu adımların atılmamasında siyasetçilerin kişisel hırsları dışında bir amaç mı vardı veya stratejik hamleler mi yapılmak istendi?
Kimse bilmiyor!
Türkiye adına bir kazanım elde edildi mi?
Hayır! Tablo ortada!
Dış politika ve terörle mücadele, parti ayrımı yapmadan söylüyorum, iç politikaya asla alet edilmemelidir.
Herhangi bir partinin iç politika tercihlerini kendi çıkarına göre yapmasını bir noktaya kadar anlayabilirim. Zikzak yapmasını, bugün ak dediğine yarın kara demesini üzüntüyle izleyebilirim. Milletimiz bunu görür ve siyasi kararını buna göre verir. Ancak dış politikada ve terörle mücadelede yapılan siyasi yanlışların bedelini biz de torunlarımız da ödemeye mecbur kalırız.
Yapılan bu yanlışların düzeltilmesi ve ülkemizin gücünün eskisinden daha iyi bir seviye getirilmesi mümkün!
Hem de yakında…
INSTAGRAM'DA TAKİP EDİN
@aytug_atici
@aytug_atici
2025. Tüm hakları saklıdır.
izmir web tasarım